5 Ocak 2008 Cumartesi

LAMBDA Söyleşisi



Kendilerini zamanın en ilerisinde tanımlayanların, sanatla uğraşanların bazılarının dahi yargıladıkları, yadırgadıkları kişilere geldik şimdi. Heteroseksüel olduğumuz üzerine doğduğumuz ve heteroseksüelmişiz gibi yaklaşıldığımız, bir baskı hissetirmeden, "Zaten öylesin." şeklinde bizlere işletildiği için belki de, en "öteki"lerimiz onlar. Farklı olanı yok etme politikalarının ilk aşaması nasıl ki yok saymak, yok sayılamadığı, görünür olduğu anda ise nasıl ki karalama politikaları işliyor bizler de, bir de onların ağızlarından dinleyin istedik kelamlarını. Buyrun uzatmadan dertlerini anlatmayı onlara bırakalım.
LAMBDA ne zaman, nasıl bir amaçla biraraya geldi, ne gibi faaliyetlerde bulunuyor?

LAMBDA 1993 yılında Eşcinsel Onur Haftası etkinlikleri düzenlemek için biraraya gelen bir grup tarafından kuruldu. Onur Haftası etkinliklerini düzenledik ama dünyanın her yerinde gerçekleştirilen Onur Yürüyüşü’ne valilik izin vermedi. Daha sonra bu grup önce Gökkuşağı adıyla haftada bir düzenli toplanmaya başladı ve bir zaman sonra adı LAMBDA İstanbul olarak değişti. LAMBDA ‘nın kuruluş amaçları toplumdaki eşcinsel, biseksüel, travesti, transseksüel (EBTT) bireylerin yaşadıkları ayrımcılıkları topluma gösterebilmek, toplum üzerindeki olumsuz algı ve önyargıları değiştirebilecek çalışmalar yapmak ve onları, hayatın içinde görünür kılmaktı. Kendine ait bir kültür merkezi olmadığı için uzun yıllar kafelerde ve çeşitli örgütlerde toplanıldı. Beş yıl önce kendi kültür merkezimizi kiraladık ve beş yıldır burada saat 15.00 ila 20.00 arasında faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.
Öncelikli hedefimiz, EBTT bireylerin sorunlarına yardımcı ve onlara, destek olmak çünkü birçok EBTT birey hissettiklerinin sadece kendisinde olduğu düşüncesiyle yetiştiği için kimliğiyle barışma süreci zorlu olabiliyor. Toplumda yerleşik önyargılar yüzünden, kendini fark ediş bir süre sonra “Ben kötü bir şey hissediyorum.”lara, “Hastayım.”lara, “Tedavi edilebilirim.”lere dönüşüyor, öncelikle bireylerin bu algılarını değiştirip onlara kendilerini fark ediş süreçlerinde yardımcı olabilmek için çalışıyoruz.
Burada kendi sorunlarımıza dair toplantılar, söyleşiler, film gösterimleri yapıyoruz. Biliyorsunuz ki EBTT temalı birçok film RTÜK tarafından sansürleniyor, yayınlanan kanallara ceza uygulanıyor, sinemalarda yaş sınırlamasından veya ticari nedenlerden dolayı oynatılmıyor. Yemekler, kokteyller, partiler düzenleyerek hem kültür merkezimizin kirasını, masraflarını karşılamaya çalışıyoruz, hem de bir arada eğlenebiliyoruz.
İki buçuk yıldır LAMBDA’nın her gün 17.00 ila 19.00 arası açık, 0212 244 57 62 numaralı bir eşcinsel danışma hattı var. Bu hatla da LAMBDA’ya gelecek cesareti bulamayan ya da fiziki şartları LAMBDA’ya gelmeye müsait olmayan bireylere telefonla yardımcı olmaya, buradaki deneyimleri onlara, onların deneyimlerini LAMBDA’ya aktarmaya çalışıyoruz, onların LAMBDA’yla ilişkilenmelerini sağlıyoruz. Veb sitesi ve elektronik posta aracılığıyla duyurularımızı yapıyoruz. LAMBDA dışında da birçok panel, söyleşi, sempozyum düzenledik, Bilgi Üniversitesi'nde yapılan sempozyumlar var, her yıl Onur Haftası etkinlikleri düzenliyoruz, 2003 yılından beri Onur Yürüyüşü’nü gerçekleştiriyoruz. Savaş karşıtı platformlarda ve TCK platformunda yer aldık, 8 Mart’a, 1 Mayıs’a katılıyoruz.

LAMBDA’yı tanımlarken herhangi bir siyasi görüşten bahsedebilir miyiz?

Bizler LAMBDA’dan bahsederken anti- militarist olduğunu, feminizmden beslendiğini, ırkçılık ve cinsiyetçilik karşıtı olduğunu söylüyoruz, bu algıyı oturtmaya çalışıyoruz. Elbette ki katıldığımız eylemler, bulunduğumuz platformlar Türkiye’nin muhalif alanlarında ama bu demek değil ki bunların dışında bir ideolojiye, hayat görüşüne dair insanlara sırtımızı çeviriyoruz çünkü LAMBDA’nın en temel çalışma alanı eşcinseller, ülkücü ya da İslamcı olan insanlar da buraya geldiğinde, biz “Hayır, sen buraya gelemezsin.” demiyoruz, o insanla da ortaklaşabileceğimiz belli sıkıntılarımız var, bunlar üzerinden ilişkileniyoruz insanlarla. Ama bizler kendimizi tanımlarken “Irkçılık, cinsiyetçilik ve patrierkiye karşıyız, feminizme sırtımızı dayadık.” diye sıralıyoruz ve buraya emek veren, gönüllü olarak çalışan insanlar da bu temelle hareket ediyor.

Ülkücü veya İslamcı bireyler de geliyor dedin, gelen bireylerin hayat görüşlerinde herhangi bir değişme oldu mu şu ana kadar?

Muhafakazar olarak tanımladığımız insanlar bulundukları ortamlar nedeniyle bu olgulara ilişkilendirilmiş oluyorlar. Her EBTT birey büyürkenki aidiyet ihtiyacını gidermek, kimliğini örtebilmek için farklı şeylere dahil olabiliyor. Değişenler de var, değişmeyenler de. Sonuçta biz, insanların ideolojik görüşlerinin değişmesi üzerine çalışmalar yapmıyoruz, kimlikleriyle barışabilmelerine ve bu kimliklerini toplumsal hayatta sürdürebilmeleri üzerinden kazanımlar elde etmeye odaklanıyoruz. “Sen yoksan bir eksiğiz!” diyoruz biz ve ne kadar çok insana ulaşabilirsek, bizim için o kadar iyi ve değerli.

LAMBDA olarak karşılaştığınız sorunlar neler?

LAMBDA haziran ayına dek, çalışmalarını hep sivil toplum girişimi olarak sürdürdü haziranda eşcinsel, biseksüel, transseksüel, travesti, gey gibi kavramların geçtiği ve bu konularda yapılmış çalışmalardan bahseden bir tüzük hazırlayıp dernekler masasına verdik. Dernekler masasından bize iki hafta içerisinde yanıtlayarak tüzüğümüzde yer alan bazı maddelerin değiştirilmesini talep ettiler. Tüzüğümüzü değiştirmeden, sadece LAMBDA’nın kelime anlamını açıklayan bir metin yazıp geri yolladık. Hala bir cevap alamadık fakat bu süreçte valilik, derneğimizin kapatılması için “genel ahlak”a ve “türk toplumunun yapısına uygun olmadığı” gerekçesiyle dava açtı fakat İstanbul cumhuriyet başsavcılığı kapatılmamız için bir gerekçe olmadığını belirterek bu talebi reddetti. Genel anlamda barınmayla ilgili sorunlar yaşıyoruz. Geçen yıl ev sahibimiz, buranın eşcinsel bir grup tarafından kültür merkezi olarak kullanıldığını bilmesine rağmen “Burada homoseksüellik yaptırmam!” diyerek bizi çıkartmaya çalıştı, uzun bir dönem yer aradık ama herkes eşcinsel sivil toplum girişimini duyduğunda, bize dairelerini vermekten vazgeçti. Biz de uluslararası bir imza kampanyası başlattık, katılım oldukça yoğun oldu, basının da ev sahibimizle görüşmeyi istemesi üzerine şimdilik buradayız. Daha geniş bir yer tutmak istiyoruz ama maddi imkanlarımız yeterli değil çünkü burası gönüllü aidatıyla faaliyetini sürdürüyor. Mekanımızın küçüklüğü nedeniyle kapasitemizin daha altında faaliyetler gösterebiliyoruz. Umuyoruz ki homofobisi, transfobisi olmayan ev sahipleriyle, ilerleyen süreçlerde daha iyi ilişkiler kurabiliriz.
Büyük bir ihtimal hala “tehlike” olarak görülmediğimiz için eylem ve yürüyüşlerimizde henüz çok ciddi sorunlarla karşılaşmıyoruz, bilinmemezlik nedeniyle de insanlar bizden geri duruyor olabilir. Derneğin varolmasıyla ilgili bunlar dışında çok büyük sorunlarımız yok.

EBTT bireylerin toplumsal iletişimde yaşadığı çok ciddi sorunlar olduğunu biliyoruz, bunlardan bahsedelim biraz da…

En temel sorun diyebileceğimiz insan hakları aslında, mesela EBTT bireyler, özellikle de varoluşları görünür olduğu için travesti ve transseksüel bireyler, ev tutamıyorlar. Eşcinsel ve biseksüeller, iş yerlerinden reddediliyorlar, dolaylı ayrımcılığa da başvuruluyor ama doğrudan da olabiliyor bu davranışlar ve insanlar seks işçiliğine zorlanıyor hayatlarını idame ettirebilmek için. Bu da bir süre sonra geceye hapsedilmeye dönüyor, bütün sosyal hayatını sadece hava karardıktan sonra yaşaman, ara sokaklarda, toplumdan uzakta varolman isteniyor. Ama biz gündüzleri de istiyoruz hani tıpkı feminist hareketin “Geceleri istiyoruz!” tavrının tam tersine tekabül ediyor belki ama aslında çok farklı çünkü cinsiyetçiliğin hakim olduğu bir düzen var; kadınlık erkeklik tarafından yaratılıyor, varoluş erkeklik tarafından yaratılıyor böyle olunca da gece erkeklerin ya da erkeklere hizmet edenlerin olsun isteniyor. Biz bunun karşısında duruyoruz. Seks işçiliğine mahkum edilen insanlar, adaba aykırılık, teşhircilik gibi nedenlerle para cezalarına çarptırılıyorlar, haklarında davalar açılıyor, çok tuhaf bir çelişki esasen, kendi doğruladığı ve dayattığı şeyleri suç olarak nitelendirmeye başlıyor bir süre sonra. Heteroseksüel ya da eşcinsel olduğu belli olmayan biri bakkaldan domatesi elli kuruşa alıyorsa, bir transseksüel bir liraya alıyor. Her alanda bir sıkıştırılmışlık, mahkum edilmişlik var. “Gey barlar, kafeler var, oralara girin, orada eşcinsel olun ama çıkışta hepiniz heteroseksüel olun.”

Sen bir eşcinsel olarak, gey bar ve kafelere nasıl bakıyorsun?

Kendinize ait alanlarınızın olması önemli. Benim eşcinsellerle karşılaşacağıma emin olduğum birkaç yer var, LAMBDA böyle bir yer, gey kafeler ve barlar da. Benim aşka da ulaşabileceğim yerler böyle yerler çünkü maalesef biz yolda yürürken kitaplarımızı düşürüp, yerden kaldırırken birbirimizin parfümümüzden etkilenip aşık olamıyoruz, olsak bile ifade edemiyoruz birbirimize. Maalesef duygularını yaşama alanların da yok, bu anlamda gey kafe ve barların bulunması olumlu olabilir ama diğer yönden Türkiye’de daha çok ticari düşünüldüğü ve sana dayatıldığı için gey barlardaki fiyatlar heteroseksüel barlardan daha pahalı. Her türlü şarta mecbursun sen oraya giderken, havalandırması yok, gelme diyor sana, bira sekiz milyon, gelme diyor, her halükarda böyle bir dayatması var. Sorunlu mu? Sorunlu; bir süre sonra EBTT bireyler için hayattaki gerçeklik de gey bardaki o iki üç saatlik süreç oluyor. Yurtdışında eşcinsel barların politik eylemleri oluyormuş, örgütler gey barlarda broşür dağıtıp, beş dakika müziği kesip, insanlara bir şeyler anlatıyorlarmış, bizde maalesef böyle değil çünkü sadece ticari ve söylediğim gibi “Oraya bir heteroseksüel olarak girin, orada eşcinselliğinizi yaşayın, çıkışta hayatınıza tekrar heteroseksüel olarak devam edin.” mantelitesi hakim. Yaratılmış bir cennet var orada ama kendimi düşününce de sosyalleşmeye başladığım yılların büyük bir bölümünde, ben de hep oralardaydım. Önemli olan oraları nasıl evriltebileceğimiz ama maalesef çok kolay halledilemiyor ama mümkün mertebe her tanıştığımız insana LAMBDA’dan bahsedip burayla ilişkilenmesini sağlayabiliriz, bir kişiyi de kazanç olarak görüyorsak ne ala bize…

Beraber faaliyet düzenlediğiniz, eylemlere katıldığınız bir örgüt ya da platform var mı?

Feminist örgütlenmelerle iç içeyiz, yaptığımız basın açıklamalarına, eylemlere ve özellikle Onur Yürüyüşü’ne ÖDP Beyoğlu Şubesi’nden Amargi’ye, Mor Çatı’dan Af Örgütü’ne, SDP’den Barışarock İnsiyatifi’ne kadar destek verenler oldu katılımlarıyla. LAMBDA zaten Vicdani Ret Platformu’nda faaliyetlerini sürdürüyor. Mehmet Tahran LAMBDA gönüllüsü olarak kendini tanımlayan ve LAMBDA’da çalışan biri. LAMBDA vicdani ret üzerine de çalışan, kafa yoran, eylemler yapan bir grup.

Burası EBTT bireylerin kendi aralarındaki ilişkileri yönünden, kendi bilinçlenmeleri, yalnız olmadıklarını bilmeleri yönünden çok önemli gerçekten, peki sokaktaki insanın EBTT bireyleri kavraması, bu olguları tanıması için ne yapıyorsunuz?

En kullanabileceğimiz alan basın oluyor ama medyanın EBTT birey ya da grupların yaptıkları pozitif her türlü eyleme karşı bir sansür uygulamaları var çünkü üçüncü sayfalara çıkmasını istedikleri haberler değil bunlar. Yavaş yavaş kırılıyor bunlar da; Birgün, Radikal gibi yayınlar ve çeşitli dergilerle yaptığımız olumlu şeylerle de yer almaya başladık. Biz olabildiğince çok basında röportajlar yapmaya televizyon programlarına çıkmaya çalışıyoruz. LAMBDA dışında partiler yapıyoruz, üniversitelerde sempozyumlar düzenliyor, yürüyüş ve basın açıklamalarıyla daha geniş kitlelere ulaşıyoruz aslında. LAMBDA aslında sokağa dönük bir grup, yürüyüşlerde ya da basın açıklamalarından sonra broşürler dağıtıyoruz mesela ve insanlar gelip “Siz buradasınız da gerçek eşcinseller nerede?” diye sorular soruyorlar. Yavaş yavaş ciddi bir değişme oluyor. LAMBDA’nın ve Ankara’da Kaos GL’nin on küsür yıldan beri yaptığı çalışmaların küçük de olsa sonuçlarını alıyoruz, basında yer almaya başladık. Dediğim gibi, akademinin bu iki örgütle ilişkileri daha güçlenmeye başlandı, diğer yasal örgüt ve hareketlerin ilişkileri eskisinden farklı bir yere evriliyor. Güney Amerika’da kelebeklerin kanat çırpmasıyla hemen Afrika’da dev dalgalar oluşmuyor tabii ama küçük küçük kazanımlar elde ederek sürdürüyoruz.

EBTT bireyler kimi zaman ailelerine açtıklarında şiddetle hatta ölüm tehditlerine ve kimi zaman ölüme varan sonuçlarla karşılaşıyorlar. Bunlar için bir sığınma eviniz var mı?

Hayallerimizden biri sığınma evi açmak ama LAMBDA’nın imkanları çok sınırlı olduğu için şu an yapamıyoruz, hem zaman ayırmak hem çok ciddi paralar gerekiyor, hem de sığınacak olan psikolojide bireyleri yeniden sosyal hayata kazandırabilmek için yeterli olmalıyız. Buradaki herkes o bireylerin o süreçleri daha sakin geçirebilsin diye çabalıyor, hem telefon yoluyla hem de buraya gelen insanlarla yüzyüze. Birkaç gün birimizin evinde barındırabiliriz tabii ama ileride umarız ki gerçek bir sığınma evimiz de olacak. Ebeveynleriyle konuştuğumuz çok insan oluyor, çocuğunun eşcinsel olduğunu öğrenip buraya gelen ebeveynlerle görüşüp konuşmuştuk, o süreci daha pozitife evriltmiştik. “Bilen Aile” adıyla, cinsel kimliğini ailesine açıklamış insanların akrabalarının, ailelerinin geldiği bir etkinlik düzenlemiştik.

Beraber çalışan psikyatrist ya da psikologlar var mı?

LAMBDA’daki insanların geçirdikleri süreç özellikle o süreçlere yeni başlayan insanlar için çok ciddi bir bilgi birikimi oluyor. LAMBDA 2004 – 2005 yılları arasında eşcinsel ve psikologların sorunları konulu ve o ankette psikologlarla ilgili bir bölüm vardı ve mesela giden gey erkeklerin %80’inden fazlası, bir psikolog ya da psikiyatrist tarafından heteroseksüel olmaya zorlanmış. Mesela ben o psikolog ve psikiyatristlerin dolduramayacağı boşlukları kendi deneyimimle dolduracağıma inanıyorum. Klinik olan vakalarda transfobisi ya da homofobisi olmayan ya da çok az olan doktorlara yönlendirmeye çalışıyoruz fakat mümkün mertebe insanları “para kazanılan” bir yere yönlendirmekten kaçınıyoruz. Hani ben eğlenmeye nereye gideyim dediklerinde dahi bir yer tavsiye etmiyoruz biz, hem ticari olması hem de bu şehirde kendi yaşadığımız şeylerden biliyoruz tehlikeleri, soyulsa ya da tacize uğrasa bunun sorumluluğunu biz alamayız çünkü bizlere karşı doğacak tepkisini ve başına gelenlerden insanlara bahsettiğinde, insanların kafasında oluşacak intibayı değiştirmek çok zor olur.

İstanbul dışında da çalışmalar düzenliyor musunuz?

Ankara’da iki, Bursa’da bir örgüt var, Antalya, İzmir ve Eskişehir’de de bir oluşum var. LAMBDA ve Kaos GL (Ankara) yıllardır varolan gruplar, diğerleri çok yeni. Ortak eylemler yapıyoruz, mesela mayıs ayında Homofobi Karşıtı Buluşma olacak, buradan Ankara’ya gideceğiz, Onur Haftası etkinlikleri boyunca da diğer şehirlerdeki insanlar ve örgütler buraya gelecekler. Olabildiğince ortak eylemlerde de bulunuyoruz ama yerel oluşumlardan yanayız, ki başka bir şehirde de bir başka oluşum iradeleşebilsin, bu yönde de çalışmalar yapıyoruz.

Türkiye’nin doğu bölgelerinde EBTT bireyler çok daha fazla şiddet görüyor, o insanlar size ulaşabiliyorlar mı?

Aslında Doğu’da EBTT bireylerin daha fazla şiddet gördüğü yönünde bir kanı var ama burnumuzun dibinde İstanbul’da da buna benzer süreçler yaşayan çok fazla insan var. Hollanda’da bugün eşcinseller rahat olabilir ama onlar da bu noktaya varıncaya dek oldukça zor süreçler geçirdi. Şehir dışından bize genelde telefon ve elektronik posta aracılığıyla ulaşıyorlar. Şiddet görenleri çevrelerindeki insan hakları örgütlerine yönlendiriyoruz, iletişim kurmalarını sağlıyoruz ve İstanbul’da da çok farklı süreçler yaşanmadığını, onlara burasının da cennet ya da daha rahat bir yer olmadığını anlatıyoruz, kendi şehirlerinin nasıl evrilebileceğinden bahsediyoruz. Ve aynı zamanda Doğu’da olup da ailesini açıklayan ve sorun yaşamayan insanlar da var, oralarda da yavaş yavaş bir hareketlenme var. Oluşumlar, örgütlenmeler olursa belki yaşam daha rahat olabilir, bu konuda çalışmalar yapılabilir. Buraya gel demiyoruz kimseye, vaat edilecek bir şey yok çünkü ben yirmi yıldır burada yaşıyorum ve ne yaşadığımı ben biliyorum. Van’da şu an kendi arasında toplanan bir grup var mesela, daha sonra dışarıya da açılabilecekler. İnsanların ilişkilenmelerini sağlarsak, o şehirlerde oluşumlar kurarsak o şehirler için çok daha iyi olur.

Uluslararası platformda yaptığınız çalışmalar var mı?

LAMBDA ILGA’ nın (Uluslararası Lezbiyen - Gey Derneği) bir üyesi. Yurtdışından birçok örgütle iletişim halindeyiz, toplantılar olduğunda davetler alıyoruz, fiziki şartlarımız ve ekonomik durumumuz uygun olduğunda gidiyoruz. Yurtdışındaki örgütlerin maddi imkanları daha iyi olduğu için onlar buraya daha kolay gelebiliyorlar. Sırbıstan'la da , Kudüs'le de, Amerika'yla da, İsveç'le de iletişim halindeyiz, özellikle Ortadoğu'da organizasyonla daha kapalı olduğu için orada bir ağ oluşturmaya yönelik bir niyetimiz var ama ciddi bir emek istiyor. Şu anda sadece elektronik posta aracılığıyla yazışabiliyoruz.

Eşcinsellere yönelik tutum ve eşcinsel örgütlenmeler yurtdışında nasıl, genel bir değerlendirme yaparsak eğer...

Ortadoğu ve Doğu ülkelerinde Batı’ya kıyasla halkın genel düşüncesi daha farklı tabii ki. Avrupa'da belli kazanımlar var fakat maalesef EBTT bireylerle ilgili durum sadece yasa çıkarmayla halledilmiyor. Mesela İspanya'da yasal olarak birçok hak tanınmasına rağmen eşcinseller hala şiddet görüyor, ayrımcılığa uğruyorlar, aynı durum İngiltere için de geçerli, medeniyet olarak tanımlanan Amerika için de. Ben kıyaslama üzerinden gitmek yerine bulunduğum yeri nasıl daha iyi bir yer haline getirebileceğimi düşünüyorum çünkü kıstas alınca burada durmak istemiyorum. Hani mesela bizler burada derneğimizin kapatılmasına karşı mücadele verirken, İspanya Başkanı Zapatero, “Benim vatandaşlarıma şöyle diyen Papa ülkeme gelmesin.” diyor eşcinseller için. Ama esas olarak haklar anlamında büyük değişmeler olsa da algının değişmesi konusunda her yerde emekliyoruz.

Aslında yapılması gereken yasal hak vermekten önce, mesela ders kitaplarının değişmesi. Birey yetişirken sadece iki cinsiyetin varlığını öğreniyor ve baskı altına alınıyor esasen; ya kadınsın, ya erkek. Heteroseksüel olmama gibi bir olasılık dahi yok.

Bence de. Okullarda çeşitli söyleşiler, sempozyumlar düzenlenmeli, derslerde öğretilmeli eşcinsellik, biseksüalite, transseksüalite ve travestilik, bir mutlaklık dayatılıyor ve bu kırılmalı. Akademi son dönemde biraz değişti fakat bu bilincin kazandırılması için üniversite çağı çok geç. Cinsel bilgi dersinde dahi şu anda sadece kadın - erkek ilişkisi anlatılıyor insanlara, belki ileride biz daha büyük bir güç olabilirsek bu yönde çalışmalar yapılabilir, yapılması gerekiyor. Öncelikle aile ve mahallelerde sorun aslında, okul dayatmanın ve baskının en vahşi yaşandığı yerlerden biri fakat aslında bireyin yargıları okula gelene kadar zaten oluşturuluyor. Televizyonlar dersek, hepimiz filmlerde, Türkan Şoray – Ediz Hun aşklarıyla yetiştik, Ediz Hun’la Ayhan Işık’ın aşkını görmedik ya da Filiz Akın’la Fatma Girik’in, bir rol modeli yok EBTT için. O yüzden ders kitaplarında, televizyon programlarında, röportajlarda EBTT bireylerle karşılaşması yetişen EBTT bireyler için de daha sağlıklı koşullar verir.

Zihinsel engellilerin iş yaşamına girmesi için işverenlere yeni bir yasal yaptırım geldi, bence, EBTT bireyler için de bu şekilde uygulamalar olmalı.

Biz bununla ilgili çalışıyoruz, özellikle seks işçiliğine zorlanan travesti ve transseksüel bireyler için işyerlerinde kota uygulaması olsun istiyoruz ama tabii bu tabandan gelmesi gerek bir uygulama, fikir aşamasındayız henüz, ileride bu yönde çalışmalar yapmayı planlıyoruz.

Benim sormak istediklerim bu kadar, eklemek istediğin noktalar var mı?

Bizler kendimizi sadece eşcinsel özgürlüğü üzerinden var etmiyoruz. Hrant Dink’in dediği gibi, “Ermenilere hakları verilmiş ama Kürtlere, Alevilere, eşcinsellere hakları verilmemiş, ne anladım…” Çok bilinen bir slogandır; “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiçbirimiz!”, biz buna inanıyoruz. LAMBDA’nın kapısı herkese açık, kapıdan her geleni eşcinsel olarak kodlayarak yaklaşmıyoruz. Herkes buradaki etkinliklere katılabilir, yayınları edinebilir ya da bir çay içip sohbet etmeye gelebilir. www.lambdaistanbul.org veb sitemizin adresi, isteyenler oradan takip edebilirler, duyurularımızı almak isteyenler elektronik posta grubumuza üye olabilir. Biz buraya herkesi bekliyoruz.

röp. veren: baver çakır.

* Bu röportaj 2007'nin kış aylarında yapılmıştır. ** Bu kadar geç yayınlanmasından ötürü LAMBDA'ya özürlerimi yolluyorum.

Hiç yorum yok: